Bölüm 85: Plastik Poşet, Hasta Olmamak


Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için:
Apple iOSAndroid

OYLAMA

Bu bölümümüzde gericilerin yıllardır insanlığın işini kolaylaştıran, gelmiş geçmiş en büyük icatlardan biri olan plastik poşetlere karşı açtığı savaştan ve “tam mevsiminde” hasta olmadan duramayan yürüyen ecza depolarından bahsediyoruz. İyi dinlemeler.

10 thoughts on “Bölüm 85: Plastik Poşet, Hasta Olmamak”

  1. Plastik poşet konusundaki görüşlerinize özellikle avrupa’da erasmus yapmakta olan biri olarak çok katılıyorum. Bez çanta taşımaktan helak oldum gurbet ellerde.

    Son olarak aleks , LAZIM telaffuzundan ne derece memnun değiştirmeyi düşünür mü?

    Like

  2. Merhabalar;
    Programda da tahmin ettiğiniz gibi antibiyotik yorumlarınız için linç etmeye geldim öncelikle belirteyim.
    İlk olarak grip ilaçla 7 gün ilaçsız 1 hafta sürer sözüne açıklama yapmak istiyorum. Bu her yıl veya 2 yılda bir salgınlar şeklinde gelen grip atakları virüsler tarafından oluyor. Antibiyotik adı üstünde anti – biyotik yani canlı karşıtı. Viral ajanlar canlı değildir, o nedenle etki etmemesi çok normal burada grip olup da antibiyotikten medet umanlar sorgulanmalı.
    Antibiyotikten medet ummaya gelince; bu başlı başına üzücü bir konu. İnsanlar baş ağrısına bile antibiyotik istiyor, sonra da direnç gelişiyor.

    Aleksin plastik torbalarla ilgili dediği gibi ben kendi geleceğimi bilmiyorum 3 nesil sonrasını nasıl düşüneyim yaklaşımı burada pek uygun değil ne yazıkki. Çünkü biz antibiyotiksiz dönemi de göreceğiz muhtemelen ve gelişen direnç nedeniyle şu an verem gibi koca hastalıkları antibiyotikle yenebilirken, ileride basit bir besin zehirlenmesinden insanlar ölebilecek. Bunların suçlusu da gerekli gereksiz her durumda antibiyotik kullanan ve kullandığı antibiyotiği yarım bırakan insanlar ve tabi sırf hastanın ısrarına dayanamayıp gerekmediği halde antibiyotik yazan doktorlar.

    Direnç mekanizmasını anlatmak kısa sürede çok zor tabi ama yalnızca şunu söyleyeyim bizim ülkemizde bu durum almış başını yürümüş. Avrupada 0,0025 mg antibiyotik ile tedavi edilebilen bir bakteriyel enfeksiyon bizim ülkemizde 1 gr antibiyotik ile tedavi edilemeyebiliyor artık, yani 400 katı.

    Ve hüzünlü bir durum daha var, artık o kadar direnç geliş ki antibiyotiklere artık bazı antibiyotikler yazılmıyor, saklanıyor joker olarak. Joker derken ileride kullanmak için değil yanlış anlaşılmasın, tüberküloz gibi hastalıklarda kullanılan antibiyotikler neredeyse sadece o hastalıklara yazılıyor, direnç gelişip de o hastalar çaresiz kalmasın diye.

    Penisilini falan geçin zaten, yüzlerce antibiyotik var, bir çoğuna direnç gelişti ve bu antibiyotiklerin bulunması, test edilmesi, kullanılması derken 15-20 belki daha fazla yıl sürüyor ve şu an kullandığımız en yeni antibiyotiklerin piyasaya girmesinin üstünden onlarca yıl geçti.
    Bununla ilgili söylenebilecek bir sürü söz var ama burada açıklanamayacak kadar uzun.
    Yavaş yava antibiyotik öncesi döneme yaklaşıyoruz tekrardan. Belki de artık kanser ve kalp hastalıkları ölüm nedeni olarak daha az görülecek -antibiyotiklerin olmadığı zamanki gibi- çünkü ne yazıkki insanların bir kısmı o hastalıkları görecek kadar yaşayamayacak ve enfeksiyondan ölecek.

    Şimdi bu yazdıklarımı okuyup karamsar olduğumu düşünebilirsiniz ama muhtemelen hayatınızın bir döneminde bahsettiğim şeylere şahit olacaksınız. Ne yazıkki bunlar gerçekler.

    Kısacası antibiyotik direnci küçümsenecek bir konu değil. Aman himalaya tuzu yiyorum sağlıklıyım, abi detoks yaa tarzı tiki bir konu asla değil.
    Kolay gelsin.

    Like

  3. Poşetler 400-500 yılda yok oluyor. Bizim eve gelenlerin çoğu anlamlı tekrar kullanım görmüyor, o nedenle biraz dikkat etmemizi sağlaması açısından paralı olması iyi bence. Doğada çözünebilir olanlar daha ucuz olabilir belki. Plastik genel olarak ne kadar az kullansak o kadar iyi zaten.

    Like

  4. Solcular tarafından sağcı, sağcılar tarafından solcu nitelendirilen biri olarak askerlik mevzusunu insan tiplerine göre değerlendirmek gerekir. Mesela doktora yapmış adamı askere çağırmak kadar malca bir mevzu yok. Adam zaten savaşta bile cepheye sürülmemesi gereken bir değer. Adamın eğitimi için toplum ne kadar maddi yatırım yapmış. Diğer bir yandan ise hayatında babasının parası sayesinde hiç bir vasfı bulunmayan insanların burnunun sürtmesi için bulunmaz bir fırsat. Sırf parası var diye bu tiplerin bedelli yapmasını sindiremiyorum. He bu tipler birde vatan millet sakarya yapıyorlar dışarıda o da ayrı bir durum. Kaldı ki bizler yaşamasakta mardinin küçük bi köyünde büyüyen birisinin askerliği istanbulda yapması büyük bir vizyon katar. Bu ordu zamanında askere okuma yazma bile öğretti. Askerlik sadece bir hizmet zorunluluğu değil aynı zamanda bir eğitim yeridir. Ülkemizin konumu nedeniyle her zaman iç ve dış tehdide maruz kalıyoruz, bu nedenle her zaman güçlü bir ordumuz olmak zorunda. Asker sayısı = askeri güç değil bu çağda. Askere niteliksiz olmasına karşın gitmeyenlerden canını acıtacak kadar bir maddiyat istenip, askere gidenlere maaş ve TSK ihtiyaçları için kullanılmalı.

    Like

  5. Merhabalar,
    Poşetlerin ücretli olması muhtemelen şöyle bir çakallığı beraberinde getirecek; kasaya elinizde ürünlerle gittiğinizde normalde tek bir büyük boy poşet size yetecekken, kasiyer ‘büyük boy poşetimiz kalmadı’ deyip size daha küçük boyda birden fazla poşet satmaya çalışacaktır. Hatta marketler en çok poşet satan kasiyere prim bile verebilir. Sonuçta değişen bir şey olmayacak.

    Like

  6. Yalan gibi gelecek ama podcast’i yayınladığınız gün grip oldum, elibol aile hekimimin verdiği iki günlük raporla da bir güzel tatil yaptım. Grip oldum cidden ama öyle önemli bir durum da yoktu,burun akıntısı, hapşuruk falan… “Antibiyotiksiz geçer mi?” diye sordum doktora, “ciğerine inmediği sürece gerek yok antibiyotiğe.” dedi. İlaç falan da kullanmadım yani. Kardeşim de hasta, antibiyotiğine ilk günden beri çölde su gibi sarılıyor; ben daha kolay atlatıyorum. İşe gitmedim ama spora, arkadaşlarla kahveye,sevgiliyle şaraba gayet de gittim. İki günlük rapor bir haftalık yıllık izinden daha tatlı ve dinlendiriciydi. Sanki sistemin bug’ını bulmuşum gibi, “burnum akıyor ama zekalıyım” gibi… İş etiğim falan yerlerde ama çok güzel iki gündü… Özlemle anıyorum.
    Zorunda değilsek de plastik poşet kullanmayalım gerçekten ya… Hiçbir işe yaramıyorsa “aa bak bugün de minik karetta karetta’ların boynuna dolanacak bir plastik poşetin denizlere salınmasını engelledim.” diyerek bir işe yaramış hissetmemizi sağlar. Biz istemeyi bıraktıkça onlar da üretmeyi bırakacak diye umuyorum. Ama değişimin bedelini ilk ödeyenin son tüketici olması konusundaki fikrinize katılıyorum.
    Her hafta vakit ayırdığınız için teşekkürler.

    Like

  7. Twitterın yabancısı olduğum için google görsellerin derinliklerinde arıyordum fotoğrağrafınızı… uzun uğraş sonunda görünce ağlamak istedim…
    Abi bizi geçin de o kadar iş yeri anısı anlattınız, zorla klimayı kapattıran ablalar, komik olmayan fazla özgüvenli iş arkadaşları, onlar ne olacak şimdi?
    Bir böcek var, fıstık ağaçlarının özünü sömüren dev siyah kanatlı bir böcek, itiraf edeyim sizi görünce kendimi öyle hissettim, uzun zamandır dinliyordum, gizem vardı, merak vardı, sizi görünce özünüzü sömürmüş gibi hissettim, gizem bozuldu. Biliyorum bu olsun istemiyordunuz ama üzülmeyin, sizi dinlemeye devam edeceğim aynı zevkle.

    Like

  8. O değil de bambaşka tipler bekliyordum, power app festivalindeki tipleri görünce bir garipsedim nedense =)

    Like

  9. Sizi nihayet internette görebildim ve Hakan olduğunu düşündüğüm kişi neredeyse hayalimdeki gibiydi. Aslında hanginiz Aleks hanginiz Hakan olduğunu bilmek istemiyorum. Görmüşken en azından bu gizem benimle devam etsin.

    Like

Leave a reply to Samsunlu değilim Cancel reply