Haftalık bölümleri canlı ve görüntülü izlemek, ilave içeriklere ulaşabilmek ve bizi desteklemek isteyenler için: Patreon
Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için:
Apple iOS, Android, Spotify
OYLAMA
Bir daha aşık olamayacağını düşünmek, yaşlandıkça aşık olmanın zorlaşması, içe dönük-dışa dönük duygular, aşkı aramadan bulmak, hislere açık olmak ve çok daha fazlası bu bölümümüzde.
Selamlar.
Podcastinizi düzensiz takip ediyordum. Bazı yaşadığım psikolojik sorunlardan ötürü uzun süre her şeyden uzak kaldım. Son aylarda arayı kapatıp günceli yakaladım. İşsizlik sorunuyla boğuştuğum şu sıkıntılı zamanlarımda epey destekleyici olduğu yayınlarınız çok teşekkür ederim size. Öte yandan son yayınlardaki düşük temponuz ve o enerjinizin olmayışıyla beraber dng’nin de sonu mu geldi diye düşünür oldum. Tabii sizin programınız ve her türlü kararda yine sizin motivasyonunuz ve yapma isteğiniz belirler. Bize ahkam kesmek düşmez. İyi ki varsınız.
Aşık olma yetisi, öznel olarak benim için tamamen yok olmuş bir olgudur. Yaşadığım saçma sapan ilişkilerle beraber biten heyecan, sürekli bir taktik savaşları ve sözsüz prosedürlerle beraber aşık olma yetişi bitkisel hayata girmiş gibi durumda. Zaten işsizlikle beraber kafa içindeki sekmeler o kadar çok çoğaldı ki ram çok ağır çalışır oldu. O heyecan heve tamamen tükendi.
Evet çok uzattım biliyorum ama aşık olma yetisi normal şartlar altında dünyayı iyiye götürür ama biz insanlar kötüye götürüyoruz.
LikeLike
Sevgi pıtırcıklığını bırakalı oldukça uzun zaman oldu. Artık aşk deyince aklıma Sıla’nın sürekli yaşadığı aşırı büyük laflarla dolu ilişkileri geliyor. Hep mi ama hep mi büyük aşık olursun ablacım.
Konuya dönecek olursak belli bir yaştan sonra, deneyimin arttıkça cidden daha zor. Şimdi biriyle beraber olsam kaşı gözü sonrası entelektüel birikimi, ailesi, kendi seçtiği ailesi, hayata dair zevkleri gibi gibi bir sürü şeye dikkat ederim sanırım.
Sonrasında o heyecan nasıl olsa bitecek ve işin içine birlikte zaman geçirmekten mutlu olacağın hatta susmaktan öylece boç durmaktan huzursuz olmaman gereken zaman dilimi gelecek.
Hislere açık olmak-yes, aşkı aramak – no.
LikeLike
Aşık olmak dünyayı kötüye götürüyor. Bu ilişkileri yürütürken ya da platonikken bile her şey yorucudur ve karşı tarafı mutlu edebilme – gönlünü kazanabilme üzerinedir. Hele o flört dönemi denen, kendini karşı tarafa “ilişki için o an en uygun insan” olarak ‘satmaya’ çalışılan evre oldukça gülünçtür. Bu sırada kendinizi yorarken aslında karşı tarafın yedek kulübesine dahil olmaya çalışıyor da olabilirsiniz. Zamanımı boşa çalan bu tür şeylere artık kötü alışkanlık olarak bakıyorum ve ayrıca 20’lerimin başında olmama rağmen aromantik Hakan’ın ruhsal yorgunluğunu ben de taşıyorum ve Hakan’da kendimi buluyorum, evlilik hakkındaki görüşü de dahil. (Bu bir ilanı aşk değildir.)
LikeLike
Hayatta o kadar ağır şeyler var ki, aşk çok hafifletici bir duygu benim için. Ama, gelin görün ki, uzun süredir (4 yıldır) bir ilişkim dahi yok. Çünkü, aramıyorum, istemiyorum. Hem hayat gailesi, hem de ülkenin hali çok büyük bir etken olduğunu düşünüyorum. Hatta, bırakın aşkı, ilişkiyi, bir hoşlanma, beğenme durumum bile yok, ki ben asıl flört kısmına bayılırım aslında. Aşk dokturu Alex, ne olacak bizim bu halimiz? Bize bir çare bulursan sen bulursun.
LikeLike
Bu yorum tekrar bir onceki bolumunuzle ilgili cunku yorumlara verdiginiz cevaplar beni cok sasirtti. Tabi ki yurtdisinda yasamanin da, Turkiye’de yasamanin da kendine gore avantajlari ve dezavantajlari var. Hicbirini takim tutar gibi savunma taraftari degilim. Ama malesef Istanbul’da oturdugun yerden de dunya insani olabilirsin tadindaki yorum cok talihsiz. Ben neredeyse 10 senedir yurtdisinda yasiyorum. Ilk birkac sene degil ama bir sure sonra ulkeye, kulture, iliskilere ve aile yapisina gercekten disardan ve objektif bakabilme yetisi olusuyor. Evet bu birkac sene aliyor cunku baska kulturden insanlarla derin iliskiler kurup onlarin hayati yasama bicimini anlamaniz gerekiyor, Turk kulturune disardan bakabilmeniz icin. O bariyeri kirdiktan sonra, sizin bu muhafazakar bakis acisi kalmiyo insanin kafasinda. Bana kizabilirsiniz hatta gulebilirsiniz bunu soyledigim icin ama malesef soylediginiz seyler Turkiye’de problemli gordugum, hayata ve yeniliklere karsi asiri tutucu muhafazakar insanlarin soyledikleriyle bire bir ayni.
LikeLike
Merhaba Aleks ve Hakan,
bir önceki yorumda biraz sert ve eksik yazmisim. Aslinda büyüten kisim sadece baska kültürler tanimak degil hatta daha cok kendi ayaklarinin üstünde durabilmek. Bir yabanci olarak; is ve ev ararken, doktora gittiginde ya da dilini bilmedigin bir ülkede karokala gitmek zorunda kaldiginda ister istemez karakterin gücleniyor ve büyüyorsun.
Onun disinda sizi seviyorum ve dinlemekten keyif aliyorum. Hakan’in ask konusunda umutsuz olmasina üzüldüm, BENCE biraz “comfort zone” nundan cikar ve hayata atilirsa gönlüne göre birini bulacaktir : )
LikeLike
Yani ben ne kadar aşığım bu podcast bile biliyor. Hala yolumdayım hala dönmüyorum ama Hakancığım bana masalımı atmış zaten oldum olası kendisine bir çekimim vardı artık geceleri sesiyle uyuyorum. Daha da olmazsa hakana yürüycem nedir yani bi çıtır yakışmaz mı koluna be adam.
Bu yeti bence her zaman güzel insanın hayatına aksiyon heyecan katıyor. İyisiyle kötüsüyle bu müessesenin fanıyım.
LikeLike
selamlar,
siz bu bölümde konuyu epey bireysel bir yerden almışsınız ama sanki bu konuda daha geniş toplumsal düzeyde de bir takım değişimler oluyor. Bu konuda yazıp çizen sosyologlar, evlilik harici birlikteliğin günah ve yasak, evliliğin ise görücü usulü gerçekleştirilen ekonomik bir anlaşma olarak görüldüğü endüstri öncesi toplumda romantik aşkın bir hastalık olarak görüldüğünü, bugün anladığımız anlamda aşkın endüstri ve kentleşme ile gelen bireysellik ve matbaanın ve okuma yazmanın yaygınlaşması ile romantik kitaplara ulaşmanın yaygınlaşması sonucu ortaya çıktığını anlatıyor. 200 yıl kadar tüm şarkılarda, filmlerde ve romanlarda hüküm sürmeye devam etti romantik aşk, biz de hayatımızda bu hissi arayıp durduk. Ama sanki biz milenyıllar bu fikirle büyüyen son nesil oluyoruz gibi. Z kuşağının konuşmalarına biraz kulak kabartınca, birden fazla “flörtün” olması zaten beklenen ve istenen bir durum. Seçenekler çok sayıda, geçen bölümde konuştuğunuz gibi, insanlar hiç olmadığı kadar mobil, cinsellik ve cinsiyet konusundaki tabular gitgide ortadan kalkıyor. Bu durumda mutlu sona giden aşk fikrinin/hissinin sağ kalması kabul edelim ki biraz zor. Bizim kuşaktan bazı insanlar evlendi barklandı ya da uzun süreli yüksek bağlılık içeren ilişkilerin içinde, bir kısmı zamanla yeni bağlama şöyle böyle ayak uydurdu. Geriye kalanlar ne olup bittiğini, neyin ters gittiğini anlamaya çalışıyor.
bir de, yurtdışına taşınmak konusunda tüm tespitlerinize katılıyorum.
LikeLike
34 yaşındayım hiç aşık oldum mu bilemiyorum. Siz nasıl anlıyorsunuz aşık olup olmadığınızı? Aşık olmak bir yeti midir? Kaybetmek mi kötü bu yetiyi yoksa hiç sahip olmamak mı?
Hakan’ın hocası ve Aleks’e mutluluklar diliyorum.
Bundan sonrası Hakan’a,
Aşkı arama çıkagelir, gecelerin peşine takılır
Kendi yüzünü tanıyamazsın, gün götürür, gece getirir
LikeLike
Selamlar,
Bence yaş ilerledikçe kaybolan şey, aşık olma yetisinden öte insanın “hayatın akışına uygun çevresinden” kafasına uygun bir match çıkarma ihtimali. Hayatın akışına uygun çevreden kastım ise örneğin 21 yaşında üniversiteye 30 yaşında işe gitmek.
Bir noktada okulu bitirdikten sonra biriyle tanışmak için aşağıdaki opsiyonlar dışında bir şans kalmıyor:
i) İş yeri: Ortamın dinamiklerinden ötürü sıkıntılı
ii) Arkadaşın arkadaşı / Ortak etkinlikler /Düğün vs: Bunda da insan zorlama faktörünü hissediyor
iii) Hobi aktiviteleri / Kurslar: Doğal etkileşimler yaşanırsa ne ala; ama zor
iv) Dating uygulamaları: Amacın bu olması, doğallıktan uzaklaştırıyor. Ayrıca muhatap olunan çevre insanın rafine çevresinden en uzak olan case bu
Bu deneyimlerin kötü kısmı ise insanda bir duygu yaratmadığı anda geçmiş güzel ilişkileri anımsatıp kalp kırması. Öyle ki geçmişteki güzel anılar, günümüzde ruhumuza dokunmayan deneyimler/ilişkiler yaşadığımızda olduğundan daha değerli gözükebiliyor.
Hakan’ı konu seçiminden ötürü tebrik ederim; podcastin hayatın içindenliğini öne çıkaran bir konu seçimi. Geçtiğimiz haftalardaki konu seçimleri de yayınlar da bence çok orijinaldi. Özellikle ünlü benzerleri ve evlilik teklifi bölümlerini en iyi bölümler arasına koyarım.
LikeLike
Aşık olmak çok overrated
LikeLike
Geçen hafta yorumlarımı okumamanızdan şikayet ederken yine yorumumu okumadınız. 🙂 Bildiğiniz gibi kendisine saygısı olmayan bir kancık olarak 2.5 senedir ayrı olduğum eski sevgilimi unutamamaktan yakınıyordum uzun zamandır. Hatta önceki yorumlarımı okusaydınız son zamanlarda yaptığım şeylerden de biraz haberiniz olabilirdi. Bir süredir ara sıra konuşuyorduk. Doğumgününde iş yerine çiçek gönderdim, zor bir istifa sürecinden geçtiğinde moral olsun diye seveceğini bildiğim bir hediye ve çiçek gönderdim evine. Kendisi de bana keşke ayrılmasaydık bizim ilişkimiz güzeldi deyince nihayet dün kendisiyle son kez konuştum ve tekrar birlikte olmak istediğimi söyledim. Bütün bu olanların üstüne arkadaş olarak devam edelim bakalım ne olur teklifini yaptı ve kabul etmedim. Artık önüme bakmaya karar verdim. Ben de Hakan gibi kimseyle tanışmak istemiyordum ve kimseyle aynı güzellikte şeyler yaşayamayacağımı düşünüyordum. Ayrıldığımızdan beri gerçekten kimseyle ilgilenmedim, benimle ilgilenenlerle konuşmadım. Ama hayat bir şekilde devam ediyor. Evet belki eskiye göre şu an aşık olmamız daha zor olabilir ama önemli olan zihnini gelecek her şeye açık tutmak galiba. O yüzden aşık olma yetisi dünyayı iyiye götürüyor. Hayat ne getirir bekleyip göreceğiz. 🙂
LikeLike