Bölüm 246: Çocukken İstenip Alınmayan Eşyalar

Haftalık bölümleri canlı ve görüntülü izlemek, ilave içeriklere ulaşabilmek ve bizi desteklemek isteyenler için: Patreon

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için:
Apple iOSAndroidSpotify

OYLAMA

Çocukluk, sınıf ve jenerasyon, çocuğun hevesi geçer mi, atari, gameboy, monami pastel, sanal bebek, çocuğun istediğini almamak, çok ısrarla aldırılan eşya ve çok daha fazlası bu bölümümüzde.

9 thoughts on “Bölüm 246: Çocukken İstenip Alınmayan Eşyalar”

  1. Selamlar,

    Bu bölümdeki girişte siz depremzede arkadaşın yorumu üzerine konuşurken, geçenlerde yaşadığım olay ile ilgili birkaç kelam etmek istedim. Depremzedelerin yoğun göç ettiği bir şehirde yaşıyorum. Ev sahibim depremin 3. günü arayıp eve çocuğum geçmek istiyor, başka yerlere bakmaya başla diye aradı. Evet bunu yaptı.

    İnanın dişlerimi sıkarak yazıyorum. Evde 2. senem dolmadı ve en az 5 yıl oturacak birini arıyoruz demişti. Taşındıktan 3 ay sonra eve müşteri çıktı sana zahmet bir gezdiriver deyip aradığında da olaydan çok adamın soğukkanlılığı karşısında dumur olmuştum. Neyse ki gelenler evi beğenmediler de kurtuldum.

    Tüm süreçte uzun vadeli kiracı olduğumu bilen ve bu evi bulmamı sağlayan muhterem emlakçı kişisi de arayıp eve müşteri buldum diye aynı şekilde birkaç kez zırvaladı, ama bir şekilde bu olaylar beni teğet geçti. Ev sahibine orayı ucuza verdik diye gaz verdiğini de yöneticiden öğrendim. Akraba falan da değiller, kaç para komisyon alacaksın ki böyle işlere giriyorsun değil mi? WhatsApp’ta da sürekli dini içerikler paylaşıyor. Sinirimden telefonu ısıracaktım birkaç kez.

    Kiramı bir defa bile geciktirmediğimi, eve kendi evim gibi baktığımı da ekleyeyim.

    Ben şimdi neye şaşırayım, neye üzüleyim? Dünya nereye gidiyor bilmiyorum ama yaşanılan felaketler belli ki yanlış insanlara vuruyor sevgili Aleks ve Hakan…

    Like

  2. Çocukluğumda istediğim şeylere hayır denince büyük olay çıkartırdım. Baktım alınmayacak, o zaman, o kadar hırslanıyordum ki etik metik hiç 1şey gözün görmezdi. Cep tlf larının sağlığa zararlı olarak bilindiği dönemler (nokia’nın olduğu dönem) babam bana telefon almadı. Ama arkadaşlarımın bazılarında vardı. Ben de okul servisine binmeyip, her gün okula yürüyerek gittim. Aylarca, printerdan, damgalı felan makbuz çıkartıp veriyordum annemlere. Sonunda biriktirdiğim parayla aldım telefonu aldım.

    Like

  3. Merhaba hakan merhaba alex. Bence doğrudan çocuk sahibi olmak dünyamızı kötüye götürüyor. en azından bugünlerde.

    Geçtiğimiz karne gününde ofisteki arkadaşım kendi üretimi olan biyolojik vakayı yanımıza getirdi. Söz konusu vaka yeterince kağıt israf etmiş olacak ki en son sıkıntıdan fosforlu kalemle yazıcıyı boyamaya çalışıyordu. Önündeki bilgisayarda son seste dönen, buldurana kadar annesine dünyayı dar ettiği ve kimse oynamadığı halde bekleyen oyunu ve yine masada duran tableti de ekleyeyim. Bitti mi, asla! Karne hediyesi olan ve ilgisini yalnızca 5 dakikalığına işgal eden binlerce küsür liralık lego figürlerinin de altını çiziyorum

    Şaşkınlıktan ve şimdiki çocuklar çok kıymetli olduğundan sesimi çıkaramadım. Annesi de freak showun ilk anında yaptığı gördüğüm en pasif “ama hayır” beyanatı hariç müdahil olmadı. Tuhaf olansa ofise gelen patronumuz karne nasıl sorusuna hıhhh cevabı aldığı andan, yazıcının üstündeki sanatsal çalışmayı gördüğü ana kadar tüm süreyi sırıtarak ve o yığıntıya sevecen bakışlar atarak geçirdi ve usulca gitti. Neden sadece ben garipsiyordum anlamadım ve bir an gerçeklikten kopacaktım. İşin kötü yanı bu anlattıklarım münferit bir olay değil, sadece en son tanık olduğum bir durum. Annesi de konusu açılınca (açılmadığı an yok) sık sık iyi ki benim çocuğum diğerleri gibi değil, çok uslu falan diyor..

    Normal zamanlarda da işyerinde, site bahçesinde, ev ziyaretinde, yolda, kısaca her yerde etrafınızda çocuğu olan biri varsa, sohbetin önemli kısmında dönen muhabbetler doğum, mama, oyuncak, okul, kıyafet gibi şeyler üzerine oluyor. Ben de mi ileride böyle olacağım diye düşünmekten kafayı yiyeceğim… Meşhur bir prezervatif reklamı vardı. Markette ortalığı birbirine katan bir çocuk ve çaresiz bir ebeveyn. Her gün her an gözümüzün önünde o reklamdan bin beteri dönüyor aslında ama niyeyse kabullenmişiz

    Çocukların içlerindeki sönmeyecek olan ateş diyorsunuz. Bence o ateş markette ekmek aldıktan sonra para ödemesi gerektiği söylenince intihara kalkışan bir insan sürüsüyle sonuçlanacak. Bilemiyorum altan.

    Selam ve dua ile.

    Like

  4. ya 3. ya 4. sınıftayken sınıf arkadaşlarımdan zengin bir çocuğun (gerçi çoğu öyleydi) doğumgününe “sınıf arkadaşı” kontenjanından nezaketen davet edilip hiç utanmam yokmuşçasına gitmiştim. orda uzaktan kumandayla oynanabilen dev bi robot oyuncağı görmüştüm, aklım çıkmıştı, galiba power rangersların birleşip oluşturduğu voltrandan hallice şeyin oyuncağıydı. annemle babama bahsedince fiyatına bi yerden bakıp sonra hayır demeye bile tenezzül etmemişlerdi. zaten o çocuğu da hala hiç ama hiç sevmem, hatta terapide kendisinin sınıf bazlı bullyingi üzerine çalışmışlığım bile var. anamlara pazarlık sonucu aldırdığım şey ise doğubanktan çözme game boy pocket. 15 günlük garantisi olan şeyi 2.5-3 sene pokemonundan contrasına soluksuz oynadım, hala gurur duyarım. sevgiler gönül dostları.

    Like

  5. Merhaba çooook sevgili Aleks ve satıcı Hakan, Kız arkadaşımla aleks’in bilgeliği ve yediğimiz sucuk ekmek sayesinde barıştım çok teşekkürler Aleksçim iyi ki varsın iyi ki tanımışım seni, bugün olan sınavım da mükemmel geçti kısaca depremden sonra hayatım bi tık kötüleşmişti ama bu podcast sayesinde daha iyiye gidiyor. Çocukluğumda benim okulumda her ay bir oyuncak (reklamlarda falan en çok hangisi çıkıyorsa) aşırı popüler oluyordu ve o oyuncağın yoksa ezik kalıyodun ama dediğim gibi her ay değişiyordu o oyuncak. ben de babam alsın diye her ay her ay baba en çok istediğim şey bu söz bir daha istemiycem diye adamı yalanlarıma alet ediyordum. tabii ki hepsi alınmasa da alınanlardan bazılarını hala saklarım güzel anılarım birikti hepsiyle. Bölümleri dört gözle bekliyorum siz olmazsanız bu hayat yaşamaya değmez…

    Like

    1. Şu an 44.Bölümü artık kaçıncı tekrar bilmediğim bir sayıda dinlerken Hakan ile basketbol forma numaramızın aynı olduğunu hatırladım. 11 numara bir markadır ben senin gibi ”ne gelirse gelsin rastgele bi numara verin” demedim Hakancım hocam emekliye ayrılırken kendi numarasını bana vermek istediği için aldım.

      Like

  6. Hakan’ın hiç sanal bebeği olmamış olmasıyla günümüzde pet’lerle olan inişli çıkışlı sorumluluk girdabında ilişkisi arasında bir bağ olabilir mi acaba? Belki zamanında bi sanal bebek bakımı üstlenseydi her şey daha farklı olurdu…

    Like

  7. Son dönem yaşanan olaylar ve yoğun siyasi gündem üstüne bu bölüm gerçekten çok iyi geldi özellikle konuğun enerjisini çok beğendim evvelinde de katılmıştı ama bu seferki başkaydı. Çocukluk dönemiyle alakalı aklıma ne geldiyse ardı ardına saydı resmen aptal bir gülümsemeyle dinledim bölümü. Belli ki o da güzel bir çocukluk geçirmiş
    Selam olsun efendim

    PS: Hakancım seviliyorsun

    Like

Leave a comment