Haftalık bölümleri canlı ve görüntülü izlemek, ilave içeriklere ulaşabilmek ve bizi desteklemek isteyenler için: Patreon
Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için:
Apple iOS, Android, Spotify
OYLAMA
Rahata alışmak ve atalet, acıları atlatabilmek, mutluluğun en büyük düşmanı, eski durumuna özlem duymak, ilerlemenin itici gücü, yeni ortama adapte olmak, asla alışılamayan şeyler ve çok daha fazlası bu bölümümüzde.
Ay gerçekten tam bu durumun mağduru olarak 21. Yyda hala insan bedenimizin, asla işe yaramayan ağrılarla bizi mahveden 20lik dişlerimizi niye hala adapte edemediğini niye hala o 4 dişin çıkıp hayat kalitemizi mahvettiğini düşünürsek adaptasyon iyi bir şeydir. Ayrıca adaptasyonun Aleks ve Hakan gibi iyi olduğunu ve sonrasında kobaltın tam değindiği noktada alışkanlığın, alışmışlığın verdiği o rahatlık ve gevşeklik aşamasının iyi olmadığını düşünüyorum. İnsanlar alıştığı şeyin nankörü oluyor maalesef. Hastalık olur ilişkiler olur. Bir şeyi elde edip cepte gördüğünde tüm hevesini kaybediyor ve hayatı kötüye götürüyor. İlişkinde uzun bir süre geçince 1-2 yıl hep yapılan o incelikler sönüyor. Ha belki de bu aslında doğru kişi olmadığının bir işaretidir, bilinmez. Hakan’ın bu bölümde sesi çok net geliyordu Aleks ile bir eşitsizlik vardı çözülmüş bu problem sevindim, sevgilerle.
LikeLike
Aslında insanlar olarak her şey gibi adapte olmayı da dozunda yapamıyoruz. Geçmişte özlem çektiğimiz şeyi bugün elde edip sıkı bağlanıp geçmişi unutmasak dünya daha yaşanılabilir olurdu. İlk insanlardan bugüne dünyaya uyum sağlayarak gelmişiz ama dünyanın içine de etmişiz. Bunu kendi yaşantılarımızda da yapıyoruz. Dünyayı kötüye götüren adaptasyon yeteneği değil, insanların karar mekanizması. Ben mesela yeni bir arkadaş ortamında çekinirim ama adapte olunca da kendimi çabuk ortaya dökerim, bazı insanlara güvenip pişman olurum. Yani uyum sağlamanın suçu yok aslında. Hayatı anda ve ayarında yaşamalı, geçmişe de daima göz atabilmeliyiz. Bu, insanın doyumsuzluğunu da baskılar. İnsanların çoğu ne oldum delisi. Adaptasyon amaç değil araç olmalı.
LikeLike
Herşeye uyum sağlamak deyince ilk aklıma gelen hamamböcekleri oluyor. Dünya nereye giderse gitsin uyum sağla,soyunu sürdür.
Olduğu kabın şeklini alanlar, kolay adaptasyon sanırım dünyayı iyiye götürüyor. En azından yaşayan için kolay hayat. Daha az depresyonlu. Ama ben 2 sene önce kaybolan sweatime dahi hala üzülüyorum.
Bu bölüm Hakana daha fazla katıldım. Özellikle kötü durumlarda alışma süreci olmasa intihar oranı %80lerde olabilirdi. Kötü olaylarda acın azalmıyor ama bi şekilde o acıya alışıyorsun.
LikeLike
merhaba aleks ve hakan,
öncelikle güzel bölümdü ancak ben başka bi konuda yorum yapmak istiyorum. yeni bölümünüzü dinleyip bitirdikten sonra bir anda 15. bölümünüz, ortasında bir yerde açıldı ve ben de dinlemeye devam ettim. öncelikle bölümün bitiminde ağlamaklı olduğumu söylemeliyim. bunun birkaç sebebi var: aleksin inanılmaz istekli ve keyifli konuşuşu, ömerin sürekli gülmemek için kendini zor tutuyomuş gibi heyecanlı anlatışı ve 15. bölümü ilk dinlediğim zamanki o zamanlar sadece bir üniversite öğrencisi olan benin genel mutluluk durumunun hiçbir sebebe ihtiyaç duymaksızın şimdikinin 10 kat iyi hali olması… şimdilerde okulu bitirmiş hakimlik, kurum sınavları, bir yandan ingilizce bir yandan para kazanmak için çalışmaya çalışan benin tek başıma çökmediğimi görmek her ne kadar bir tık rahatlatsa da sizi de boku yemiş görmek son derece üzdü. Neler oluyo böyle lütfen hemen dünya yok olsun. bu arada hakan aynı devam onda bir değişme yokmuş
LikeLike
Merhaba sevgili Aleks ve Hakan,
Tam yerine rast gelmiş ve manzara koymuşsunuz gibi bir konu olmuş. Geçmişe takılıp kalma, eski sevgiliyi unutamama, adapte olmaya çalışmama, yalnızlık denilince bir dünya markası olan bu entel kardeşinizin size bazı haberleri var. Eski sevgilimle olan en son muhabbetleri sizinle konuşmuştuk. Aynen böyle devam et Feridun demiştiniz. O günden bu yana yediğime içtiğime dikkat ediyorum ve 5 hafta gibi bir süreçte 7-8 kilo verdim. Birkaç kilo daha verip hayatımda hiç olmadığım kadar fit bir vücuda sahip olacağım. Hayatımda ilk defa gerçekten vücut geliştirmeye başladım ve düzenli olarak spora gidiyorum. Arkadaşlarımla daha fazla vakit geçirmeye başladım ve (kendimden hiç beklemezdim ama) dans kursuna başladım. Ocak ayına doğru chacha, rumba, tango, waltz gibi farklı danslarda ufak da olsa dans edebilecek kıvama geleceğim. Ve bütün bunların üstüne neşeli güzel bir koreli kızla görüşmeye başladım. Bana karşı olan ilgisini gördükçe sevilmeyi ne kadar özlediğimi farkediyorum. Daha birkaç bölüm önce gerçek bir Türk dili aşığı olduğumu ve yabancılarla Türkler kadar eğlenemediğimden bahsetmiştim. Bütün bu olanlara şöyle bakınca ben bile şaşırıyorum. Uzun lafın kısası, adaptasyon ve hayat ne kadar kötüye giderse gitsin kendine yatırım yapmak kendini geliştirmeye çalışmak dünyayı hiç olmadığı kadar iyiye götürüyor. 🙂
LikeLike