Bölüm 5: Simülasyon Oyunları, Networking

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için: Apple iOS, Android

Dünya Nereye Gidiyor’un beşinci bölümünü çok faydalı bir buluşla açıyorum: Simülasyon oyunları. Sabah 9, akşam 6 arası rutin, sıkıcı, tekdüze, sizden başka herkesin tamamen sizinle aynı şekilde yapabileceği ve sizin de yapmaktan nefret ettiğiniz, her sabah kendinize “Allah’ım neden bu işi yapıyorum?” diye sorduğunuz ama para kazanmak zorunda olduğunuzu hatırlayıp ağlayarak yataktan kalkıp gittiğiniz işiniz bitip eve döndükten sonra rahatlamanın en iyi yolu nedir? Uykunuz veya tuvaletiniz gelene kadar çiftçilik, tır şoförlüğü, forklift operatörlüğü gibi gerçek hayat mesleklerini icra ettiğiniz simülasyon oyunlarını oynamak diyorsanız, tam 12’den vurdunuz. “Ben zaten işimin sıradanlığından kurtulmak için oyun oynuyorum, niye böyle hareketsiz oyunları tercih edeyim?” diyorsanız hemen bölümü dinlemeye başlayın. Çünkü bu bölümde sadece simülasyon oyunlarının faydalarından değil, neden tercih edildiklerini ve toplumsal fonksiyonlarından da bahsediyorum. Ama önce…

İçinde yaşadığımız dünya gerçek mi? Ya gördüklerimiz büyük bir rüyadan ibaretse? Ya bizden teknolojik olarak daha üstün bir medeniyetin yarattığı bir simülasyonda yaşıyorsak? Peki ya Elon Musk denen sahte peygamber, sapık bir tarikat lideriyse? Bu bölümde “Kral çıplak!” diyorum. Devamı sonraki bölümlerde gelecek…

Bölümün ikinci kısmında Hakan, iş hayatının bazıları için korkulu rüyası, bazıları içinse fırsat kapısı olan Networking kavramını tartışıyor. Terimin ortaya çıkışı ve iş hayatıyla bağlantılı olarak kullanılmasıyla ilgili küçük bir anekdottan sonra; bir miktar networking’in hakkını veriyor, bir miktar da arkadaşlık ilişkilerine verdiği zarardan bahsediyoruz. Siz siz olun, kariyeriniz için networking yapsanız bile özel hayatınıza bu mekanik ilişki biçimini yansıtmayın.

Hangi simülasyon oyunlarını oynadınız veya oynuyorsunuz? Networking hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Bölüm 4: Yeni Nesilde Nostalji Duygusu, Ne Yapmamız Gerektiğini Söyleyen Reklamlar

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için: Apple iOS, Android

Dünya Nereye Gidiyor’un 4. bölümü, en yaygın duygulardan biriyle başlıyor: Nostalji. Sevsek de sevmesek de hepimiz kaçınılmaz şekilde nostaljiye kapılıyoruz. Hakan, geçmiş belgelendikçe nostalji ortadan kalkar diyor. Bense bugünün gençlerinin en nostaljik nesil olduğunu düşünüyorum. 90’lar yaşandı ama bitmedi, şu an hala 90’larda yaşamaya devam ediyoruz. Yoksa Pokémon GO oynayıp, 90’lar pop dinleyip, adidas Superstar giymezdik.

“Hey sen, dinleyici! Niye boş boş duruyorsun? Tak kulaklığını, hemen Dünya Nereye Gidiyor’u dinle! Üstelik şimdi iOS ve Android uygulamalarında da mevcut.” Bu tip reklamlar sizi delirtiyorsa, doğru yerdesiniz. Bu bölümde sadece gnctrkcll’in laubali reklamlarına değil, bizi güya motive edeceği düşünülen ibarelere de savaş açıyorum. Aşağıya sadece bir örneğini koyuyorum, yayında da neden aptalca olduğunu ve beni çıldırttığını anlatıyorum.

C5xEszcWQAMMC3c

Geçmişten en çok neyi özlüyorsunuz, hangi reklamlara deli oluyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Bölüm 3: Güzellik Standartlarına Uyum Çabası

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için: Apple iOS, Android

Dünya Nereye Gidiyor’un üçüncü bölümünde; tüm zamanların, ama en çok da Instagram ve Snapchat çağının en hayati özelliğini tartışıyoruz: Güzellik.

Güzel olanlar, olmayanlar, olmak isteyenler… Neredeyse hepimiz güzel olmak için çaba sarfediyor, en azından nasıl daha güzel olacağımızı düşünmeye zaman ayırıyoruz. Bu uğurda bıçak altına yatan da, koşu bandına çıkan da bizdendir. Bacak antrenmanını atlayıp sadece biseps çalışanlardan emin değiliz.

Güzellik anlayışı nasıl oluştu ve gelişti, evrensel standartlara uyum sağlamak için neler yapıyoruz, en azından bu konuda cinsiyet eşitliği sağlayabildik mi? Tüm bu soruların cevabını Dünya Nereye Gidiyor’un üçüncü bölümünde bulabilirsiniz.

Biz bölüm sonunda kendi oylamamızı yaptık, ama katılımcı demokrasiye inandığımız için sizin fikirlerinizi daha çok önemsiyoruz. Sizce güzellik standartlarına uyum çabası dünyayı iyiye mi yoksa kötüye mi götürüyor?

Bölüm 2: Dedikodu, Gizli Irkçılık

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için: Apple iOS, Android

İkinci bölümümüze herkesin yaptığı, ancak kimsenin yaptığından bahsetmek istemediği bir eylemle başlıyoruz. Hayır, kötü kokandan bahsetmiyorum. Dedikodunun insanlık tarihine yaptığı katkılardan sonra, sağlığa faydalarını ve toplum içi fonksiyonlarını anlatıyorum. Dedikodu yaptığınız için çevrenizden tepki görüyor veya dedikodu yaparken kendinizi az da olsa suçlu hissediyorsanız, Dünya Nereye Gidiyor’un bu bölümünü kaçırmayın.

Facebook veya Instagram’da siyah çocuklarla poz verdiğiniz mutlu fotoğraflarınız varsa hemen kaldırın, çünkü bu bölümün ikinci konusu dünyayı kötüye götüren gizli ırkçılık. Anne olmaya hazırlanırken oksitosin hormonları tavan yapan Hakan; önce gizli ırkçılığı birinci elden tecrübe edenlerle empati kurmaya çalışıyor, daha sonraysa Türk insanının hangi şartlarda ırkçı olmadığını açıklıyor. Bütün bunlar ve çok daha fazlası, Dünya Nereye Gidiyor’un ikinci bölümünde.

Siz ne kadar gizli bir ırkçısınız? Test sonuçlarını yorum kısmında bekliyoruz.

Bahsedilenler: Dedikodunun sağlığa faydaları, Erkekler kadınlardan çok dedikodu yapıyor, Dunbar’ın makalesi

Bölüm 1: El Sıkışmak, Kadın-Erkek İlişki Biçimlerinin Çeşitlenmesi

Dünya Nereye Gidiyor’u telefondan dinlemek ve abone olmak için: Apple iOS, Android

Dünya Nereye Gidiyor’a hoşgeldiniz.

Haftalık tartışma ve eğlence podcast’imizin formatı gayet basit. Her hafta güncel veya güncel olmayan iki konuyu ele alıp, bu konuların dünyayı iyiye mi yoksa kötüye mi götürdüğünü tartışıyoruz.

İlk bölümü ben; insanı zor durumda bırakması, bakteri saçması ve tamamen gereksiz olması gibi birçok sebeple dünyayı kötüye götüren el sıkışma adetinden bahsederek açıyorum. Kısaca el sıkışmanın tarihi kökenlerini konuştuktan sonra, son zamanlarda başıma gelen birkaç olay üzerinden bu arkaik ritüelin zararlarını tespit ediyoruz. El sıkışmak, modern toplumların lanetidir. İnanmıyorsanız Trump’a sorun. Trump demişken, bölümde bahsettiğimiz iki el sıkışma ve bunlardan yola çıkarak hazırlanan modellemeyi aşağıda görebilirsiniz:

Bence el sıkışmak tedavülden kalkmalı, ama ille el sıkışacaksak, bari bu şekilde olsun:

İkinci konumuz, kadın erkek ilişki biçimlerindeki çeşitlenmeydi. Hakan çeşitlenmenin iyi olduğunu söylerken, ben de bazı itirazlarımı sunuyorum. Fuckbuddy, sexting buddy, tinder buddy, poliamori… Bugünlerde herkesin gelenek dışı ilişkisi var. Nereden mi biliyoruz? Bundan bahsetmeden duramıyorlar da oradan. Bölümün sonuna yaklaştığımızda Hakan, seksizm yakalamaya çalışırken biyolojik sınırlara takılıyor. Kim bilir, belki yumurtalıklar da “socially constructed”dır. Hepsi ve daha fazlası, Dünya Nereye Gidiyor’un ilk bölümünde.

Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Her türlü görüşünüzle birlikte el sıkışma ve kadın-erkek ilişkileri konularında “kesin olmuştur bu” hikayelerinizi yorum olarak bekliyoruz. Programı beğenirseniz her türlü sosyal ağdan paylaşmaktan çekinmeyin.

Bahsedilenler: François Hollande’ın elinin havada kalması, Modi’nin sert el sıkışması